Kocaeli Üniversitesi’nde Tacize Karşı Eylem Yapan Öğrencilere Soruşturma

Kocaeli Üniversitesi’nde Tacize Karşı Eylem Yapan Öğrencilere Soruşturma

Kocaeli Üniversitesi’nde bir akademisyen hakkındaki taciz suçlaması nedeniyle soruşturma açılması talebiyle basın açıklaması yapan öğrencilere soruşturma açıldı.

– Aybars Varol

Kocaeli Üniversitesi Felsefe Bölümü araştırma görevlisi Dr. A.A. hakkındaki taciz iddialarının soruşturulması için eylem yapan Kocaeli Üniversitesi öğrencilerine Fen-Edebiyat Fakültesi tarafından soruşturma açıldı. 

Taciz iddialarının soruşturulması talebi için imza toplayan Zeynep K. süreci anlattı. Öğrenci, iddiaların ne kadar doğru olduğunun zaman içinde verilen kararlar ile kanıtlandığını savunurken üniversitenin öğrencileri soruşturarak etkin bir soruşturma yürütemeyeceğini söyledi.

“Öğrencilere soruşturma açıldı”

A. A. hakkındaki taciz iddiaları nasıl ortaya çıktı ve bugün öğrencilere disiplin soruşturması açılmasına neden olan bir sürece nasıl evrildi?

19 Mart eylemleriyle beraber kampüsteki taleplerimizi belirlediğimiz, daha nitelikli ve demokratik eğitim talepleriyle yan yana geldiğimiz bir dönemdi. Bu atmosferin yarattığı bir cesaret olmalı ki ilk taciz iddiaları bu dönemde ortaya çıktı. Edebiyat Fakültesindeki kimi arkadaşlarımız felsefe bölümünde araştırma görevlisi olan A. A. hakkında öğrencilerini dersten geçirmek için uygunsuz tekliflerde bulunduğunu, öğrencileri gece geç saatlerde rahatsız ettiğini ve kendisiyle görüşmek istemeyen öğrencilere mobbing uyguladığını söyledi. Arkadaşlarımıza, bölüm başkanına şikayetçi olmalarını önerdiğimizde ise bunu zaten yaptıklarını ve bizzat bölüm idarecileri tarafından “gerekli uyarıyı yapacağız” denerek geçiştirildiklerini de öğrenmiş olduk. Ardından bu hocanın Eğitim-Sen üyesi olduğunu öğrendik ve sendikaya giderek şikayetçi olduk. Üniversite yönetiminin de soruşturma başlatması için imzalar toplandı ve kampanyanın sonlarına doğru fakülte önünde basın açıklaması gerçekleştirdik. Tabii bu süreçte A. A.’da boş durmadı. Kendisini teşhir eden öğrenci sayfaları ve kendisi aleyhine imza toplayan öğrenciler hakkında suç duyurusunda bulundu. Uzun bir yaz tatilinin ardından bu suç duyurusunun takipsizlik ile sonuçlandığını, kendisine önce dekanlığın ardından ise rektörlüğün yürüttüğü disiplin soruşturmasından “kademe durdurma” cezası verildiğini, Eğitim-Sen şube disiplin kurulunun ise soruşturmasını sonlandırarak Eğitim-Sen Genel Merkezi’ne gönderdiğini öğrendik. Fakat A. A. itiraz hakkını kullanmış ve itiraz başvurusu esastan kabul edilerek soruşturma yeniden yürütülmeye başlamış. Bu süreçte de nasıl olduysa bana ve taciz mağduru arkadaşlarıma “üniversite personelinin şeref ve itibarını zedelemek” suretiyle “kampüs içerisinde izinsiz gösteri ve eylem düzenlemek” iddiasından disiplin soruşturması açıldı.                                              

“Soruşturma kapsamı öğrencilerin aleyhine genişletilmemeliydi”

Üniversite yönetiminin açtığı bu soruşturmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?  

Açıkça bir hak ihlali olarak değerlendiriyorum. Gösteri ve basın açıklaması düzenlemek veya bunlara katılmak anayasal bir haktır ve izne tabi değildir. Ayrıca bölümündeki öğrencileri yıllardır taciz eden ve üniversite tarafından herhangi bir soruşturma geçirmemiş bir akademisyenden bahsediyoruz. Bu insanın soruşturulmasını talep etmekten daha doğal ne olabilir? 19 Mart sürecinde yaptığımız onlarca eylem var. Her birinden soruşturma açmaları lazım o zaman. Sırf öğrencilerin mücadelesi durdu diye hesaplaşmaya başladılar. Geçen yıl 40’tan fazla arkadaşımıza emniyetin gönderdiği liste sonucu soruşturma açan ilk üniversite bizimki olmuştu. Sene başında İTÜ, ODTÜ, Yıldız Teknik Üniversitesi gibi yerlerde de çeşitli hesaplaşma girişimlerinin gündeme geldiğini hatırlıyorum. Şimdi ise bir farklı soruşturma etrafında yine ses çıkartan öğrenciler cezalandırılmaya çalışılıyor. Buna Eğitim-Sen üyesi bir akademisyenin sebep oluyor olması ise çok üzücü.

Üniversite yönetiminden ve Eğitim-Sen’den talepleriniz nelerdir?

Öncelikle üniversite yönetiminden hakkımızda açılan soruşturmaların derhal iptal edilmesini talep ediyoruz. Soruşturulması gereken biz öğrenciler değil, bu örnek başta olmak üzere üniversitede öğrencilerini taciz eden ve onları koruyan akademisyenlerdir. A. A.’nın aldığı kademe durdurma cezası bunu kanıtlamıştır. İhraçtan sonra en ağır cezadır, fakat yeterli değildir. Fakültemizdeki arkadaşlarımızın güvende hissetmesinin karşısında duran her akademisyenin ihraç edilmesi gerektiği gibi A. A. da üniversiteden ihraç edilmelidir. Zira, yaşananlar özeleştiri verilerek kurtarılabilecek bir hata olmaktan da çıkmıştır. A. A. sıra arkadaşlarımızın çaresizliklerini fırsat bilerek onları taciz etmiş ve daha sonrasında öğrencilerin rızası olmamasına rağmen onları rahatsız etmeye devam etmiştir. Bu araştırma görevlisinin kademe durdurma cezası alarak ders vermeye devam etmesi emekli olana kadar böyle şeyleri yapmaya devam edebileceği anlamına geliyor. Kadro bekleyen onlarca genç araştırmacı varken üniversite yönetiminin A. A.’yı korumaya çalışması ve soruşturmayı öğrencilerin aleyhine genişleterek yeniden başlatması kabul edilemez. Eğitim-Sen’den ise daha hızlı ve etkin bir soruşturma yürütmesini talep ediyorum. İşlediği taciz suçu aldığı disiplin cezası ile sabit olan bu kişinin üyeliğinin askıya alınması ve tüzüğün olanaklı kıldığı ilk anda ihraç edilmesi gerekiyor. Bu uygulanırsa üniversite yönetimi üzerinde baskı da oluşabilir. Aksi yönde bir karar Eğitim-Sen gibi demokratik bir kuruma yakışmaz.

“Güvenli bir yaşam mücadeleden geçiyor”

Sizce üniversitelerde neden bu kadar taciz olayı yaşanıyor ve öğrenciler güvenli kampüsler için ne yapabilir? 

Bu soruya verilecek cevabın sınırı yok, ancak temelde erkek egemen bir sistemin içinde yaşadığımız söylenebilir. Gerici politikaları ile taciz ve şiddeti arttıran AKP yönetimiyse cabası. Dinci-gerici eğitim politikalarıyla bu düzeni her gün yeniden üreten, caydırıcı olmayan cezalar ile 23 yıldır bu tip vakaların artmasını sağlayan bir iktidardan bahsediyoruz. Üniversiteler de bu durumdan nasibini fazlasıyla alıyor. Çünkü rektöründen dekanlarına, bölüm başkanlarından idarecilerine hepsi tek adamın emriyle görev başına geliyor. Öğrencilerin üniversite yaşamında söz hakkı yok denecek kadar azaltıldı. Ancak birleşerek sesimizi çıkarttığımızda sözümüzü geçirebiliyoruz. O da sesimizin ne kadar gür çıktığına bağlı. Örneğin biz bu konuya ilişkin şikayette bulunmak, imza toplamak, basın açıklaması yapmak gibi işlerle mücadele etmeseydik bu hoca üniversite tarafından soruşturulmayacaktı bile. Ancak birliğimiz sayesinde kendisine kademe durdurma cezası verdirttik. Yine de daha güçlü tepki gösterilebilirdi, ama yaratılan korku ikliminin ve bizim de tecrübesizliğimizin sonucunda bugün bu hocanın itirazları kabul oluyor, öğrencilere soruşturma açılıyor. O yüzden sözlerimi mücadeleye devam etmemiz ve bunun için de tüm öğrencilerin kalıcı mücadele mekanizmaların parçası olması gerektiğini vurgulayarak bitirmek istiyorum. Umarım bu bu yazı 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Gününe giderken birçok kız kardeşimin tek güvencesi olan örgütlü gücünü kavraması için bir fırsat olur. 

Unises
ADMINISTRATOR
PROFILE

Posts Carousel

Görüşünü Paylaş

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir.

Latest Posts

Top Authors

Most Commented

Featured Videos