Yazan: Elif Bozkurt & Barış Coşkun
Boğaziçi’nin ilk kayyum rektörü Mehmed Özkan ile başlayan ve ardından Melih Bulu’nun atanmasıyla beraber büyüyerek ülke çapında ses getiren Boğaziçi’ndeki kayyum karşıtı mücadelenin bugünlere bıraktığı en büyük miraslardan bir tanesi hiç şüphesiz Öğrenci Temsilciliği Kurulları(ÖTK)’nın birer mücadele mekanizmalarına dönüşmüş olması. Bir zamanlar kimi öğrencilerin kariyerleri için bir süs olarak kullandığı ÖTK artık akademik boykot örgütlenmesinden tutun yurtlardaki su kesintilerine çözüm bulmak gibi gündelik uğraşlara kadar öğrenci mücadelesinin her bir tarafına nüfuz etmiş durumda.
Boğaziçi’nin ilk kayyum rektörü Mehmed Özkan ile başlayan ve ardından Melih Bulu’nun atanmasıyla beraber büyüyerek ülke çapında ses getiren Boğaziçi’ndeki kayyum karşıtı mücadelenin bugünlere bıraktığı en büyük miraslardan bir tanesi hiç şüphesiz Öğrenci Temsilciliği Kurulları(ÖTK)’nın birer mücadele mekanizmalarına dönüşmüş olması. Bir zamanlar kimi öğrencilerin kariyerleri için bir süs olarak kullandığı ÖTK artık akademik boykot örgütlenmesinden tutun yurtlardaki su kesintilerine çözüm bulmak gibi gündelik uğraşlara kadar öğrenci mücadelesinin her bir tarafına nüfuz etmiş durumda.
Rektörlerinin, dekanlarının ve akademisyenlerinin yukarıdan tek bir sözle atanmasına karşı 2021 Direnişi’nde “Söz, Yetki, Karar Üniversite Bileşenlerine’’ şiarı etrafında birleşen biz Boğaziçi öğrencileri, yürüttüğümüz bu temsiliyet aracını üniversite senatosuna taşıyarak öğrenci iradesinin doğrudan yönetime katılmasını amaçladığımız mücadelemize devam ediyoruz.
Kapalı kapılar ardında üniversitelerimize dair alınan kararlar üniversitedeki öğrencilerin, akademisyenlerin, emekçilerin değil sermaye ve mevcut iktidarın çıkarlarını gözetiyor. Yurtlarımız kapatılıp yerine teknoparklar yapılıyor, depreme dayanıklı olmadığı için yenisi yapılması gereken kütüphanemize kamu harcamalarından tasarruf adı altında bir buçuk seneyi aşkın süredir tek bir çivi dahi çakılmıyor, hali hazırda ders çalışabileceğimiz yerler zaten oldukça kısıtlıyken ortak alanlarımız sermayeye peşkeş çekiliyor. Bizler ne bu kararların ne de bu kararları alanların meşruiyetini tanıyoruz. Öğrencilerin ihtiyaçları için kapılarına gittiğimizde bizlere yeterli bütçe olmadığını söyleyenlere diyoruz ki “Öyleyse açın hesap defterlerini görelim.’’ Bu sebeplerle verdiğimiz mücadele yalnızca demokratik haklarımızı değil aynı zamanda nitelikli, ücretsiz barınma ve beslenme gibi en temel haklarımızı da kapsıyor.
Kayyumluğun saldırıları elbette ki ekonomik haklarımızla sınırlı kalmıyor; adrese teslim ilanlarla göreve gelen akademisyenlerle nitelikli eğitim hakkımız, ÖTK üzerinde kurulan baskı ve kulüplere getirilen yasaklamalarla ise örgütlenme özgürlüğümüz elimizden alınıyor. ÖTK temsilcilerine açılan soruşturmalarla temsilcilikleri düşürülüyor, kulüplerin odaları ellerinden alınıyor, kulüp yönetimindeki seçilmiş öğrenciler hukuksuzca görevden alınıyor ve kulüplerin faaliyetleri donduruluyor, sinema kulübümüzün etkinlikleri keyfii kararlar doğrultusunda sansürleniyor. Tüm bunlara karşılık bizler gerek kulüplerde gerek ÖTK örgütlülüğünde bir araya gelmeye ve demokratik üniversite taleplerimizi büyütmeye devam ediyoruz.
19 Mart ile başlayan seferberlik Boğaziçi içerisindeki bu örgütlenmelerin bizler adına ne denli mühim olduğunu bir kere daha göstermiş oldu. Bu süreçte kimi üniversitelerde temsiliyet aygıtları yeni yeni ortaya çıkarken Boğaziçi öğrencileri olarak bizler de geçmiş deneyimlerimizin bakiyesi olan ÖTK’mızı olabildiğince demokratik ve şeffaf kılabilmek adına çalıştık. Bölüm bölüm toplantılar aldık, tartışmalar yürüttük, anketler yaptık. Okul içerisindeki koordinasyonumuzu sağlamaya çalışırken bir yandan da diğer üniversitelerdeki sıra arkadaşlarımızla iletişim kurduk ve bu iletişimi sürdürebilmek adına kimi aygıtlar oluşturduk. Üniversite öğrencileri tarafından gerçekleştirilen Maçka-Şişli eyleminde on binlerce öğrenciyle ‘’Üniversitelerden Belediyelere Kayyum Rejimine Son!’’ demek için yürüdük.Çünkü biliyoruz ki seçilmiş belediye başkanlarının tutuklanması ile seçilmiş öğrenci kulübü yöneticilerinin görevden alınması aynı baskı politikalarının ürünü, Şişli Belediyesi’ne atanan kayyum ile Boğaziçi’ne atanan kayyum aynı rejimin kuklası. Bütün bu anti-demokratik uygulamalar tepeden tırnağa kadar örgütlü, planlı programlı bir kayyum rejime ait, dolayısıyla bu baskı politikalarıyla baş edebilmemiz için bizlerin de örgütlü ve programlı bir direnişe ihtiyacı var.
Bu noktada, daha önce de bahsedilen üzere üniversite gençliğinin demokratik üniversite taleplerini hem yerel hem de ulusal alanda yükseltebilmesi fazlasıyla önemli. Öğrencilerin ilk aşamada kendi bölümlerinden başlayarak üniversiteleri üzerine kolektif bir biçimde tartışma vermesi, elde edilen talep ve ihtiyaçların temsilciler aracılığıyla diğer bölümlerden iletilen taleplerle birleştirilerek üniversite yönetimine sunulması ve sonuç olarak öğrenci kitlelerinin üniversite karar mekanizmalarında doğrudan söz hakkı elde ettiği ÖTK mekanizması, aslında yıllardır süren “Boğaziçi Direnişi”nin de son süreçteki ana kaynağı olmuş durumda.
Direnişimizin örgütlü ve planlı olmasının yanı sıra diğer bir ihtiyacı da kitleselleşebilmesi. Gerek Maçka-Şişli eyleminin diğer şiarının “Öğrenciler Boykota, Sendikalar Sokağa!’’ olması, gerek eylemlerde attığımız “Genel Grev, Genel Direniş!” sloganları gerekse Boğaziçi öğrencileri olarak emekçiler ve emek örgütleri için yayınladığımız açık mektup tam olarak bu amacı taşımaktaydı. Üniversitelerimizde yaşanan gelişmelerin ülkemizin siyasi ve ekonomik ikliminden azade olmaması sebebiyle direnişimiz de kampüslerin içine sıkışmamalı. Korku bulutlarını dağıtarak siyasal demokrasiyi sağlamak öğrencilerin tek başına altından kalkabileceği bir yük değil. Zincirlerimizden kurtuluşun tek yolu sesimizi üniversite duvarlarının ardına, sokaklara, fabrikalara, işyerlerine taşıyabilmekte ve öğrenciler, emekçiler ve ezilenler el ele bir mücadele örebilmekte.
Defalarca tek bir ağızdan haykırdığımız gibi ‘’Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!’’
Her daim biz öğrencilerin olan Boğaziçi Üniversitesi’nden Sevgi ve Dayanışmayla…
















Görüşünü Paylaş
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir.